ATATÜRK DİYOR
Kİ!
Siyaset ve Barış
Milletimizin, güçlü,
mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesi için, devletin tamamen milli bir siyaset
izlemesi ve bu siyasetin, iç kuruluşlarımıza tamamen uygun ve dayalı olması
lâzımdır. Millî siyaset dediğim zaman, kastettiğim mâna ve anlam şudur: Millî
sınırlarımız içinde, her şeyden evvel kendi kuvvetimize dayanıp varlığımızı
koruyarak millet ve memleketin gerçek mutluluğuna ve bayındırlığına çalışmak...
Genel olarak erişilemeyecek hayalî emeller peşinde milleti uğraştırmamak ve
zarara sokmamak... Medenî dünyadan, medenî ve insanî davranış ve karşılıklı
dostluk beklemektir. 1920 (Nutuk II, S. 436)
Dış siyaset bir
toplumun iç kuruluşu ile sıkı şekilde ilgilidir. Çünkü iç kuruluşa dayanmıyan
dış siyasetler daima mahkûm kalırlar. Bir toplumun iç kuruluşu ne kadar kuvvetli,
sağlam olursa, dış siyaseti de o nisbette güçlü ve dayanıklı olur. 1923 (Atatürk'ün
S.D. II, S.162)
Dış siyaset, iç
kuruluş ve iç siyasete dayandırılmak zaruretindedir, yani iç kuruluşun tahammül
edemeyeceği genişlikte olmamalıdır. Yoksa hayalî dış siyasetler peşinde dolaşanlar,
dayanak noktalarını kendiliğinden kaybederler. 1923 (Atatürk'ün S.D. II, S.
101)
Türkiye'nin güvenliğini
gaye tutan, hiçbir milletin aleyhinde olmayan bir barış istikameti bizim daima
prensibimiz olacaktır. 1931 (Atatürk'ün S.D. I, S. 356)
Türk Cumhuriyetinin
en esaslı prensiplerinden biri olan yurtta barış, dünyada barış gayesi, insaniyetin
ve medeniyetin refah ve ilerlemesinden en esaslı etken olsa gerektir. Buna elimizden
geldiği kadar hizmet etmiş ve etmekte bulunmuş olmak bizim için övünülecek bir
harekettir. 1933 (Atatürk'ün T.T.B. IV, S. 560)
Yurtta barış, dünyada
barış için çalışıyoruz. 1931 (Atatürk'ün T.T.B. IV, S. 551)
Barış yolunda nereden
bir çağrı geliyorsa, Türkiye onu gönülden karşıladı ve yardımlarını esirgemedi.
1937 (Atatürk'ün S.D. I, S. 388)
Biz, milletlerarası
münasebetlerde karşılıklı emniyet ve riayeti hedef tutan açık ve samimi politikanın
en ateşli taraftarıyız. Hassasiyetimiz, bu yolda kendisini gösteren hazırlıklara
ve uğraşmalara karşı, bunların bizim için de fiilî ve hakiki bir güven vücuda
getirip getiremeyeceği noktasındadır. 1926 (Atatürk'ün S.D. I, S. 336)
Dış işlerinde dürüst
ve açık olan siyasetimiz bilhassa barış fikrine dayalıdır. Beynelmilel herhangi
bir meselemizi barış vasıtalarıyla çözümlemeyi aramak bizim menfaat ve anlayışımıza
uyan bir yoldur. Bu yol dışında bir teklif karşısında kalmamak içindir ki, güvenlik
prensibine onun vasıtalarına çok ehemmiyet veriyoruz. 1929 (Atatürk'ün S.D.
I, S. 347)
Barış, milletleri
refah ve mutluluğa eriştiren en iyi yoldur. Fakat bu kavram bir defa ele geçirilince
daimî bir dikkat ve itina ve her milletin ayrı ayrı hazırlığını ister. 1938
(Atatürk'ün S.D. I, S. 396)
Bizim kanaatimizce
beynelmilel siyasî güvenliğin gelişmesi için, ilk ve en mühim şart, milletlerin
hiç olmazsa barışı koruma fikrinde, samimî olarak birleşmesidir. 1932 (Atatürk'ün
S.D. I, S. 357)
Şuna da inanıyorum
ki, eğer devamlı barış isteniyorsa, kütlelerin vaziyetlerini iyileştirecek beynelmilel
tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerine
geçmelidir. Dünya vatandaşları, kıskançlık, aç gözlülük ve kinden uzaklaşacak
şekilde eğitilmelidir. 1935 (Aynı Tarihi, Sayı: 19, 1935)
Askerî hareket,
siyasî faaliyetin ümitsiz olduğu noktada başar. Ümidin güven verici bir şekilde
geri gelmesi orduların hareketinden daha hızlı, hedeflere varışı temin edebilir.
1922 (Atatürk'ün S.D. III, S. 40-41)
Bu sözler, Fransız
Büyük Elçisine sohbet esnasında söylenmiştir:
Ben toprak büyütme
dileklisi değilim; barış bozma alışkanlığım yoktur; ancak antlaşmaya dayanan
hakkımızın isteyicisiyim. Onu almasam, edemem. Büyük Meclisin kürsüsünden milletime
söz verdim: Hatay'ı alacağım... Milletim benim dediğime inanır. Sözümü yerine
getirmezsem onun huzuruna çıkamam, yerimde kalamam. Ben şimdiye kadar yenilmedim,
yenilemem; yenilirsem bir dakika yaşayamam. Bunu bilerek ve sözümü mutlaka yerine
getireceğimi düşünerek benim dostluğumu lûtfen bildiriniz ve doğrulayınız, ekselâns
Ambasadör... (1937)